Saklıgöl, Karamandere, Şile
Leylekler havada göründü. Baharla birlikte geliyorlar. Aslında sadece leylekler değil o kadar çok kuş türü geçip gidiyor ki biz kafalarımızı bilgisayarımızdan kaldıramazken. En azından leylekleri bu sene de gördüm. Iphone’la da olsa fotoğraflayabildim. Göçlerle ilgili detay bilgi isterseniz çok güzel bir göç günlüğü buldum. Detayları burada.
Leylekler geldiğine göre; o zaman bizim için de yollara düşme zamanı da geliyor. Cumartesi ya da pazar bir yolunu bulup, yağmur da yağsa, bir yerlere gitmek, temiz havanın, yeşilin bizi biraz da olsa bu şehrin stresinden uzaklaştırmasına izin vermek lazım. Tabi çok uzun kilometreler gidemeyince, asla istediğiniz sakinliği yakalayamıyorsunuz. Ama neye nasıl baktığınıza da bağlı biraz. Konsantrasyonunuzu kalabalık, gürültülü ve çirkin olana değil, güzelliklere verirseniz, dinlenebiliyor, yine de kuş seslerini görebiliyorsunuz.
Bu haftasonu Şile’de Saklıgöl’e gittik. Internet ve akıllı telefondan bu 50 km lik yolun tüm detaylarını bulabileceğiniz için bir detay yazmıyorum Sabahın 9:00’unda ne çok insan olduğuna inanmazsınız. Karamandere Baraj Gölü’ne, Şile girişinden sağa ayrılan yol ile ulaşabiliyorsunuz. Zaten yol kendiliğinden dev bir bende gidiyor. Bendin üzerinde bir tesis yapılmış. Hem kahvaltı hem de mangal hizmeti var. Eminim hafta içi bir cennet ama hafta sonu ayakta bekleyenleri görüp şaşa kalıyoruz.
Neyse geldik bir kere geldik deyip, oturuyoruz dışarıda bir yere. Kahvaltı bu kalabalığa göre hayli hızlı, çeşitli ve güzel. Mıhlama da lezzetli. Personel bu zavallı İstanbul kaçkınlarını mutlu etmek için elinde geleni yapıyor. Manzarayı tamamlayan ördekler, kazlar kendi hallerinde.
Kahvaltımız sonrası bendi arkamıza alıp, yapılmış sevimli köprüden geçip gölü biraz yukarıdan seyreden araba yolundan yürüyoruz. Ağaçlar henüz uyanmamış, ama süpürge çalıları bembeyaz küçük çanlarla şenlenmiş, mor menekşeler, çuha çiçekleri, ballı babalar, hindibalar ormanın altından başlarını çıkarmış, çıplak dallarla tezat oluşturuyorlar.
1 km lik yürüyüş sonrası ulaşılan Balıklı Göl, bir dere üç küçük gölcük, arazisindeki bu güzelliklere kayıtsız kalamayıp masalarla kırı bayırı şenlendiren, çay, gözleme, kahvaltı ve mangal ateşinde kahve sunan halanın yeri. Ben en çok bu bozulmamış şekli ile bu dere kıyısına bayıldım. Karamandere’ye çok daha doğal ve sakin. Yürüyüş yolu, bisiklet yolu olarak devam ediyor, ormanın içine doğru.
Ben de bu güzelliklerden biraz yosun, biraz menekşe, bir de sukulentlere çok benzettiğim bir bitkiyi doğadan ödünç aldım, terrariumlarım için.
Terrariumlar, minik bahçeler için detay bilgiye linkten ulaşabilirsiniz.
Nisan ayı doğaya ayırmanız gereken bir zaman. Haydi yeni yollara yeni keşiflere… Hiç olmadı parklara, bahçelere… Eğer yolunuz Şile’ye düşerse, Vira ‘ya uğrayıp, ruhu dinlendiren müzikler eşliğinde karides, kalamar ve balık yemeden gelmeyin.